Ayhan Türker

1938 -2022

 

 Empresyonist  tarzın usta ressamı  Ayhan Türker  son yıllarda “Bitmeyen Macera”  başlığı altında sergiler açmaktadır. Bitmeyen resim  serüvenini Ülkemizin güzellikleriyle taçlandıran sanatçımız ;  Yaptığı resimleri tuvalinde şiirsel bir anlatımla sanat yapıtına dönüştürürken,hiç bitmeyen bir enerji ile bir taraftan da  tarihi hafızamızı güncel tutmaktadır. Sanatseverleri  ve  özellikle İstanbul tutkunlarını Ayhan Türker’in bu  sergisinde geçmişden günümüze belleğimizi zorlayan kimi zaman hüzünleneceğimiz nostaljik bir yolculuk bekliyor… Değerli sanatçımız Ayhan Türker yaşamının son anına kadar İstanbul şehir pitoreskini tuvaline aktarırken bir taraftan belgesel nitelikte kalıcı eserler üretmeye devam etti.Özellikle Çınaraltı, Kandilli, Göksu,Bebek Koyu,İstinye Koyu,Yeniköy  boğaz sırtlarından yaptığı doyumsuz peyzajları ve natürmortları yurtiçi ve yurtdışında çeşitli özel koleksiyonlarda ve müzelerde yer almaktadır.

Ali Abbas Korkmaz

 

1938 yılında, babasının ilkokul öğretmeni olarak görevde bulunduğu, Diyarbakır’ın Çermik ilçesinde dünyaya geldi. Annesi ve Babası aslen Elazığ’ın Ağın ilçesindendirler. İlkokul öğrenimini Diyarbakır’ın Yeni İlkokul’unda, Lise Öğrenimini ise yine Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’nde bitirdi. İlkokul yıllarında başlayan ve lise yıllarında resim öğretmeni olan Turan Erol’un yakın ilgi ve teşviki ile iyice belirlenen resim sevgisi ile Güzel Sanatlar Akademisi’nde (şimdiki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) resim öğrenimi yapmak arzusu ile İstanbul’a geldi. Resim bölümü giriş sınavını, Akademi öğretim üyelerinin büyük takdirleri ile kazanarak Akademi’ye girdi. Ancak, bulunduğu çevrelerde aydın sayılabilecek bir başöğretmen olan babasının istekleri doğrulutusunda çok kısa bir süre sonra Akademi’yi terketti ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydını yaptırdı. Bir yıl hiç hoşlanmadığı bu fakültede, günlerini resim yaparak geçirdi, yıl sonunda babasını’da razı ederek ikinci kez Akademi giriş sınavlarına katıldı ve kazanarak girdi. Bu sefer seçtiği bölüm, kazancı daha bol bir meslek edindireceği düşüncesi ile, Dekoratif Sanatlar bölümü idi. Çünkü o yıllarda, resim öğrenimi yapıp, mezun olanları pek parlak bir gelecek beklemiyordu. Ressam demek, yokluk içinde yaşayan (buna da razı olan) bir insan demekti.

Akademi öğrenimini iç mimarlık bölümünde yaptı. Bu bölümle ilgili çalışmalarını hiç aksatmadı. Hatta öğrencilik yıllarında, yaptığı illüstrasyonlarla, film ve başka tür afişlerle bir öğrenci için çok rahat bir hayat sağlayacak maddi imkanlara kavuştu. 1960 yıllarında iç mimar olarak Akademi’den diploma aldı. İki yıl Ankara’da geçen askerlik hizmetini takiben, 1963 yılında İstanbul, Nişantaşı’nda bir dekorasyon ve mobilya mağazasında, iç mimar olarak iş hayatına atıldı. 3 yıl kadar burada çalıştıktan sonra 1966 yılında kendi adına bir dekorasyon bürosu ve mobilya mağazası açtı. 70’li ve 80’li yıllarda mobilya ve dekorasyon konusunda, Türkiye’de en önde gelen bir kaç firmadan ve önemli isimlerden biri oldu.

Mesleki hayatının başlaması ile gittikçe yoğunlaşarak artan meşguliyet ve mesuliyetler 10 yıl gibi bir süre resim yapmaya ara vermesine neden oldu. Ancak “pazar ressamlığı” diye adlandırılacak amatörce çalışmaları hiç bir zaman aksatmadı. Daha sonra yoğun bir çalışma ve araştırma ile tekrar resime döndü.

1964 yılında Canan Karakaya ile hayatını birleştirdi. Canan Kandilli’liliydi. Ayhan Türker’in resimlerinin çoğuna konu olan “Boğaziçi” böylece hayatına girdi ve bu güne kadar muhtelif yorumlarla tuallerine aksetti.

Akademi yıllarında iç mimarlık projeleri genellikle suluboya ile renklendirilirdi. Esasında bu tarz çalışma, son derece dikkat ve özen gerektiren bir çalışmadır. Ama Türkiye’de çok yaygın olmayan suluboya resim için sağlam zeminler hazırlamıştır. Suluboya derslerinde Edip Hakkı Köseoğlu ve grafik bölümü hocası Namık Bayık’tan edinilen bilgiler ve beceriler de Ayhan Türker’in suluboya resimde, Turan Erol’un deyimi ile “virtüöziteye” erişmesinde önemli rol oynamıştır.

İlk kişisel sergisini 1985 yılında Beyoğlu Vakko Sanat Galerisi’nde açtı.Gördüğü ilgi beklenilenin çok üstünde idi. Bu ilgi ileriki yıllarda da artarak devam etti ve çalışmalarını daha yoğun ve şuurlu hale getirdi. İlk sergiyi takiben İstanbul, Ankara ve İzmir’de birçok kişisel sergi gerçekleştirdi, karma sergilere katıldı.

Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi’nde 1996’da açılan “Türk resminde otoportre” sergisinde bir suluboya otoportresi ile yine aynı galeride 2001 yılında “Su resimleri, Süleyman Seyyid’den günümüze Türk resminde suluboya” sergisinde, suluboya Atatürk portresi ve peyzajı sergilendi.

Ayhan Türker moda akımlara güncel gelgit heyecanlara kapılmadan çalışmalarını, Cezanne’nin deyimi ile “tabiata paralel” olarak ve her türlü malzemeyi kullanarak empresyonist (izlenimci) denilebilecek çizgide sürdürmektedir.

Büyük sanat eleştirmenlerince “Çallı” kuşağı’nın günümüzdeki en önemli temsilcisidir. İstanbul peyzajını turistik ve hikayeci anlayış yozluğuna düşmeden gerçek resim soyluluğu ile yorumlayışı bu alanda benzer oldukları sanılanlardan farklı bulunmaktadır.

Sanatçı yalnız peyzaj çalışmalarında değil, aynı zamanda zamanda portre çalışmalarındada özellikle Atatürk portrelerinde suluboya, yağlıboya ve pastel malzemelerle çok dikkate değen eserler üretmiştir.

Sanatçı’nın metni Prof. Kaya Özsezgin tarafından yazılan “Bir İstanbul İzlenimcisi, Ayhan Türker” isimli 246 sahifelik kitabı 2000 yılında yayınlanmıştır.

 

 

Sanatçının Eserleri


Sonuç Bulunmadı !


Başarıyla Sepete eklendi !
Başarıyla Sepete eklendi !